nescafe3in1
Yasaklanmış
Arkadaşlar boş zamanlarını film izleyerek geçirmeyi çok severim beğendiğim filmleri çoğu zaman başkalarına da öneririm. Bir kaç arkadaşın önerdiğim filmleri beğenmesi üzerine bu konuyu açma gereği duydum ve daha çok bilinmedik filmlere yönelmek istedim.
İzlediğim en çok beğendiğim, beni derinden etkileyen filmleri sıralayacağım.
Yazdığım filmleri BEĞENME GARANTİSİ veriyorum, çok uzatmadan başlıyorum.
Edit: arkadaşlar çoğu arkadaş listeyi beğendiğini söylüyor sağolun fakat burada asıl amacım buradaki izlemediğiniz filmleri izlemenizdir.
A Clockwork Orange (1971): İnsani değerlerin yok olmaya yüz tuttuğu bir gelecekte, Britanyada geçen film şiddet bağımlısı gençlerden kurulu bir çetenin, çevrelerine saçtığı dehşet ve korkuyu işleyerek bir korku imparatorluğunun resmini çizmektedir. Çetenin lideri Alex, işler çığırından çıkınca yakalanır ve gözaltına alınır. Ama hapse atılmaz; cezası bir şiddet deneyine kobay olarak kullanılmak olur. Bu deney insanoğlu ve şiddet kavramı arasındaki ilişkiyi ortaya koyma amaçlıdır ama deneyin kendisi de bir o kadar insan doğasına aykırıdır. Sinemanın dahi yönetmeni Stanley Kubrick tarafından Anthony Burgessın aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan film, aynı anda hem kitap okuyucusunun hem de sinema seyircisinin gönlünü kazanan nandide uyarlamalardan biridir. Film, 1972 Akademi Ödülleri'nde 4 dalda aday gösterilmişti.
Hayatımda izlediğim en güzel film budur.
Sherlock Holmes (2009): Filmde Jude Law ve Robert Downey Jr. birlikte mükemmel bir ikili ve bir o kadar da zeki bir dehaya sahipler. Diğer bir yandan ise filmin şimdiye kadr yapılan dedektif veya polisiye suç yapımlarından oldukça farlı bir yanı da göze çarpıyor. Filmde özel bir dedektifi canlandıran ve Sherlock Holmes adını kullanan Robert Downey Jr. ve onun en sadık arkadaşı olan doktor Watson yani Jude Law, birlikte çözülmesi zor davalara bakan iki kişidir. Bir gün uğraştıkları bir davanın bu kadar ileri gidebileceğinden habersiz olan bu ikilinin şu aralar başlarını ağrıtan bir katil ve bu katilin halen yakalayamamış olmaları oldukça sinirlerini germektedir. Bu katil dini törenler yaparak genç kadınları öldürmekte ve Holmes ve Watson'da bunu durdurmaya çalışmaktadırlar. Bu katili son öldüreceği kadın olan 5. kadını bir tören sırasında öldürmeye çalışırken yakalayan bu ikilinin artık içleri rahattır. Çünkü bu adam hafta sonu idam edilecek ve tüm dertler sona erecektir. İdamın gerçekleşmesinden iki gün sonra gömüldüğü mezarın kırılmış bir halde bulunması ve içerisinde de cesedin olmaması herkesi ve Holmas'i şaşırtır. Bakalım Watson ve ünlü dedektif Holmes bu davayı çözebilecekler midir?
Camino (2008): Camino on bir yaşında olağanüstü bir duygusallığa sahiptir. Hayatında tamamem yeni olan aşık olmak ve ölmek durumları ile aynı anda yüzleşmektedir. Her şeyden önce, Caminonun yolunda her karamsar engel parlak bir ışıktır. Derin mutluluk hissetmek, aşık olmak ve yaşama arzusu için de yapılan her teşebüssüde kefenleyip karanlığa gömmektedir. Gerçek bir olaydan esinlenen Camino, koyu Katolik annesinin ve Kilisenin baskısı sonucu ölüme giden genç bir kızın yaşamını konu alıyor.
Awakenings - Uyanışlar (1990): Oliver Sacksın kendi hayatını kaleme aldığı aynı isimli romandan sinemaya uyarlanan film, ömrünü bilime adayan asosyal bir doktorun, icat ettiği bir ilaç sayesinde değiştirdiği yaşamları anlatıyor. Nörolog Malcolm Sayer, yeni çalışmaya başladığı bir hastanede, daha önce görmediği tarzda bir hastalığa sahip bir grup hastayla karşılaşır. Bu insanlar uzun yıllardır hareket etmeden yatağa bağlı bir şekilde uyku modundadırlar. Doktor Malcolm bir konferans esnasında tanıtılan bir ilacın bu hastalığı da iyileştirebileceğini düşünür ve bu hastalar üzerinde uygulamaya başlar. Üç kategoride Oscar ödülüne aday gösterilen filmin başrollerinde Robert De Niro ve Robin Williams gibi usta oyuncular bulunuyor.
Rosetta (1999): Genç ve heyecanlı bir kız olan Rosetta büyük bir yoksulluğun içine doğmuştur. Alkolik annesiyle birlikte yaşarken hayatın sunduklarının her daim uzağında kalmıştır. Artık o, herhangi bir iş için her şeyi yapmaya razıdır. Dardenne kardeşlerin en önemli filmlerinden biri olan Rosetta, gösterildiği festivallerin çoğundan oldukça mühim ödüllerle dönmüştü.
Christiane F. - Wir Kinder vom Bahnhof Zoo (1981): Alman haber dergisi stern'in iki muhabiri Kai Herrmann ve Horst Rieck'in kaleminden fakat Christiane F'in ağzından yazılan kitapta asıl adı Christiane Vera Felscherinow olan 15 yaşında uyuşturucu bağımlısı bir çocuk fahişenin hayatı anlatılır. İki muhabir Christiane'e 1978'de tanık olarak hazır bulunduğu bir davada rastlar. Kızla iki saatlik bir röportaj için anlaşırlar ve Christiane'ın anlattıklarını Stern'de yayınlamak isterler. O iki saatlik röportaj iki ay sürer..
Oceans Eleven (2001): Yakışıklı, çekici ve hareketli Danny Ocean, tam bir aksiyon insanıdır. New Jersey hapishanesinden şartlı tahliyesine 24 saat kalmışken bile karizmat hırsız, bir sonraki planına son dokunuşları yapmaktadır.Bu planda 3 kuralı uygulayarak kimseye zarar verme, hak etmeyen kimseden çalma ve oyunu, kaybedecek hiçbir şeyin yokmuş gibi oyna Danny tarihteki en ustalıkla planlanmış ve sofistike kumarhane soygununun orkestra şefliğini yani yöneticiliğini yapacaktır. Gecenin bir yarısı Danny ve özenle seçilmiş 11 adamı, Terry Benedictin Los Angelesda sahibi olduğu üç kumarhaneden 150 milyon amerikan doları çalacaklardır. Dannynin eski karısı Tess ile ilişki yaşayan Terry, kuşkusuz daha çoğunu da hak etmiştir. Danny kafasında ayarladığı parayı ele geçirmek için hem hayatını hem de Tess ile yeniden barışma şansını riske atmaktadır. Yine de herşey Dannynin incelikle hazırlanmış entrikasına uygun gelişirse iki isteği arasında seçim yapmasına gerek kalmayacaktır..
Oldboy - İhtiyar Delikanlı (2003): 2004 yılında sinemalarda yayınlandığında büyük yankı yapan, yine aynı sene Cannes Film Festivalinden Büyük Jüri ödülüyle dönen bu Güney Kore filmi sinema dünyasının en çarpıcı intikam hikayesini konu alıyor. Kaçırıldıktan sonra kapısı ve penceresi olmaya bir eve hapsedilen Oh Dae-Soo kimseyle iletişim kurmadan tam 15 sene geçirecek, bir anda salındığında ise bu çok uzun mahkumiyetin sebebini soracağı bir kişi dâhi bulamayacaktır. Oh Dae-Soo'yu kim, neden kaçırmıştır? Onu kaçıran kişinin bundan sonraki planı nedir?
Leon: The Professional - Sevginin Gücü (1995): Kusursuz bir katil. Masum bir kız. Birbirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış. Erkek sessizce hareket ediyor. Duygusuzca öldürüyor. İz bırakmadan yok oluyor. Zayıf noktasını ise sadece... 12 yaşındaki bir kız biliyor. 12 yaşında New Yorkta yaşayan bir kız olan Mathilda üvey ailesinin yanında sevimsiz bir yaşamı paylaşmaktadır. Babası, iki taraflı oynayan bozulmuş polis Norman Stansfield için uyuşturucuları saklamaktadır. Mathildayı kaçıp gitmekten tek alıkoyan küçük erkek kardeşidir. Bir gün, Stansfield ve adamları sudan bir sebepten, tüm ailesini katlettikleri zaman, o sırada alışverişte olan Mathilda şans eseri hayatta kalır ve en çok ihtiyacı olduğu sırada Léonun dairesine saklanarak kendini kurtarır. 12 yaşındaki kız, kısa süre içinde Léonun sıradışı mesleğini keşfedecek ve küçük kardeşinin intikamını almak için bu profesyonel katilden yardım isteyecektir. Babalık yapmak işlerinde ve arkadaşlıkta olabildiğine deneyimsiz olan Léon Mathildayı beladan uzak tutmak için ümitsizce çabalar. Sonunda bir katil, bozulmuş bir polis ve masum küçük kızın ekseninde dönen hikaye doruğa çıkarak yönetmen Luc Bessonun en iyi filmlerinden birinin öyküsünü oluşturur.
Das Boot (1982): Yıl 1942. İkinci Dünya Savaşının en ağır yılı. Alman denizaltı filosu, Atlantik Savaşı adında bir operasyonla İngiliz Donanmasını yoketmek üzere yola çıkar. Fakat plan beklediği gibi işlemez, İngiliz Destroyerleri Alman denizaltılarına ağır kayıplar verdirir. Das Boot, bu filodaki bir Alman denizaltısını ve ekibini konu alıyor. Aldıkları eğitimleri, gönderildikleri imkansız görevleri ve sorguladıkları ideolojilerini... Yapım, 1983te en iyi yönetim, görüntü yönetimi, efekt, kurgu, ses ve senaryo uyarlaması dallarında olmak üzere 6 Oscar adaylığına rağmen hiç ödüle layık görülmemişti.
The Pianist (2002): Wladyslaw Szpilman, Polonyalı başarılı bir piyanisttir. İkinci Dünya Savaşında Almanların Polonyayı işgal etmesi sonucu hayatı kâbusa döner ve Musevi olduğu halde şans eseri toplama kamplarına gitmekten kurtulur, Varşovanın gettolarında yaşamaya başlar. Acı ve sefalet dolu yaşamı, bir gün bir Alman subayının ona yardıma gelmesi ve onu oradan kurtarmasıyla değişir.
Full Metal Jacket (1987): Usta yönetmen Stanley Kubrickten Vietnam savaşına iki aşamalı dramatik bir bakış. Savaşın en yoğun olduğu dönemde Amerikalı gençler gönüllü olarak da olsa korku içinde askere alınmaktadır. Çavuş Hartman tarafından eğitime alınan bir grup asker, Vietnam şartlarına hazır olabilmeleri için çok zorlu bir eğitimden geçerler. Vietnama gittiklerinde, aldıkları eğitimin ve o sırada yaşadıkları zorlukların aslında hiçbirşey olduğunu görürler. Aldıkları emirleri uygulayabilmek için canlarını feda etmek zorunda kalacaklardır...
Requiem For A Dream - Bir Rüya İçin Ağıt: Sara Goldfarb, tv bağımlısı dul bir kadındır. Oğlu Harry ise kız arkadaşı güzel Marion ve uyuşturucu dağıtıcısı Tyrone'la takılan madde bağımlısı bir çocuktur. Sara, bir tv şovuna çıkmaya hak kazanır ve çok heyecanlıdır. Ödül olan kırmızı elbiseye girebilmek için kilo vermeye çalışır ve diyet haplarından kullanmaya başlar. Diğer yandan Harry ve arkadaşları, hiç durmadan eroin ve kokain kullanmaya devam etmektedirler. Bu bağımlılıklar zamanla aileyi bir felakete sürükleyecektir.
Snatch (2000): Çaylak lisanssız boks organizatörleri Turkish ve ortağı Tommy yasadışı boks işindeki büyük isim Tuğla Kafa'yı maç için ikna ederler. Çingene Mickey maç yerine kendi kurallarıyla oynamaya başlayınca iş çığrından çıkar. Bu arada Dört Parmak Franky ve 86 karatlık elmas Londra'da kaybolmuştur. Franky nin tuzağa düşürüldüğünü öğrenen kuzen Avi, Frakny'yi kontrol etmesi ve elması bulması için sağ koluyla Londra'ya gelir...
Trainspotting (1996): Eroin bağımlısı bir grup gencin hayatına ayrıntılı bir bakışı konu alan ve Irvine Welshin romanından Danny Boyle tarafından sinemaya uyarlanan film, Edinburghda geçiyor. Renton, yirmilerinde, küstah bir uyuşturucu müptelasıdır. Hiçbirşeyi umursamayan arkadaşları Tommy, Spud, Sick Boy ve Begbieyle birlikte yaşamlarını giderek yıkan olaylar yaşamaktadırlar. Başta Ewan McGregor olmak üzere oyuncularının başarısı ve bir o kadar uygun soundtrackiyle büyük ses getirmiş bir yapım.
Taxi Driver (1976): Hem Martin Scorsesenin hem de Robert De Nironun filmografilerindeki en başarılı filmlerden biri olan bu filmde, 70lerin Manhattan gecelerinde taksicilik yapan Vietnam gazisi Travisle birlikte sokaklar izleniyor. Hikaye boyunca etrafındaki hayatla ve yolunun kesişeceği 'toplumun pisliğiyle' (bir çocuk fahişe, güzel bir sarışın, başkan adayı bir senatör, gözü dönmüş bir kadın satıcısı) bir türlü iletişim kuramayacak olan Travis, en nihayetinde ipleri eline alacaktır. Üstelik gündüzleri izlemeye gittiği belden aşağı filmlerdeki 'vahşi' bir stilde... Sadece eşsiz senaryosu ve oyunculuklarıyla değil, sıradışı sinematografisiyle de tüm zamanların en etkili filmlerinden biri.
Inglourious Basterds - Soysuzlar Çetesi (2009): Alman kuşatması altındaki Fransa her zamankinden zor günler geçirmektedir. Savaştan hasar gören sivillerden sadece biri olan Shosanna, ailesinin canice öldürülmesine tanık olmuştur. Bir şekilde bu can pazarından kurtulmayı başaran kadın Paris'e gidip burada yeni bir kimlikle, sıfırdan hayata başlar. Öte yandan Avrupa'nın farklı bir ülkesinde kendi askerlerini Nazilere karşı örgütleyen yahudi Teğmen Raine amacına ulaşmak için çeşitli planlar kurmaktadır. Shosanna, Teğmen Raine ve Alman aktrisin yolları, Shosanna'nın işlettiği bir sinema salonunda kesişecektir. Aykırı yönetmen Quentin Tarantino'nun yazıp yönettiği, başrollerini ise Brad Pitt ve Diane Kruger'ın paylaştığı film sekiz dalda Oscar'a aday gösterilmiştir.
Catch Me If You Can - Sıkıysa Yakala (2002): FBI ajanları iz sürerek olağanüstü yetenekleri olan genç bir dolandırıcıyı yakalamaya çalışır. Pilot, doktor, savcı vekili kimliklerine bürünerek, 26 ülkede dolandırıcılığa karışan zor bir lokma vardır karşılarında... Steven Spielberg filmini, Catch Me If You Can: The Amazing True Story Of The Most Extraordinary Liar (Kolaysa Yakala: Sıradışı Bir Yalancının İnanılmaz Ama Gerçek Hikayesi) kitabından uyarlamış.
Scarface - Yaralı Yüz (1983): Fidel Castro, Kübada istenmeyen rejim muhaliflerine Amerikaya göç etme hakkı tanır. Kübaya göç edecek olan binlerce insanın içerisinde azılı suçlular ve akıl hastaları da vardır. Bu azılı suçluların en bilinenlerinden Tony Montana da yakın arkadaşı Manny Ribera ile Miamiye göç eder. Montana kendisini ülkenin uyuşturucu babalarından biri olan Frank Lopezin kanatlarının altında bulur. Montananın ise geldiği yerlerden daha yükseklere ulaşmak yönünde oldukça iddialı ve cesur hedefleri vardır. 1932 tarihli kült filmin Brian De Palma tarafından yeniden çevrilmiş hali olan Scarfacein senaryosunu Oscarlı yönetmen ve senarist Oliver Stone yazdı. Tony Montanayı ise Al Pacino canlandırıyor.
El mariachi - Gitarım ve Silahım (1992): Küçük bir Meksika kasabasına iş bulma ümitleriyle giden El Mariachi lakaplı adam hayatını gitar çalarken kazandığı bahşişlerle sürdürmektedir. Bu kasabada kalacak ve çalışacak bir yer ararken Domino isimli bir kadınla tanışarak onun işlettiği barda çalışmaya başlar ve kadına aşık olur. Ancak, hayatını yoluna koymaya başlayan El Mariachi için işler bu şekilde yolunda devam etmeyecektir. Dış görünüm olarak kasabada işlenen bir cinayetin failine benzeyen genç adam, intikam için katilin peşine düşen azılı bir çete tarafından takip edikecektir.
Gegen die Wand - Duvara Karşı (2004): Piskolojik açıdan zor zamanlar geçirip de intihara teşebbüs eden 40 yaşındaki Cahit, hem alkol hem de uyuşturucu bağımlısıdır. Kendisi ile ilgilenen piskiyatrist ona, hayata yeniden tutunabileceği bir dünya görüşünü empoze edebilmiştir. O noktadan sonra da Cahit, yeni bir hayata başlamaya hazırdır. Öte yanda Sibel de ailesinde yaşadığı baskılar sonucunda aynı şekilde intihara teşebbüs eden genç ve güzel bir kadındır. Bir an o da kendisine başka bir seçenek yaratmaya karar verir ve Cahitten kendisi ile evlenmesini ister. Bu iki insan bir kez daha hayatlarına şans vermek yolunda illa ki kaderin saklı tuttuğu aşk ile sınanacaklardır.
Die Fremde - Ayrılık (2010): Almanya doğumlu Umay İstanbul'da yaşadığı bunaltıcı ve zalim evliliğinden kaçarak Berlin'deki ailesinin yanına geri döner. Yanına küçük oğlu Cem'i de almıştır. Umudu ailesi ile birlikte daha iyi bir hayat yaşamaktır. Fakat Umay'ın bu beklenmedik dönüşü aile içinde büyük çatışmalara sebep olur.
Birbirine bağlı bu küçük Türk ailesi Umay'a karşı duydukları sevgi ve yaşadıkları ortamın onların üzerindeki baskısı arasında kalmıştır. Aile küçük Cem'i babasına göndermeye karar verdiğinde Umay özgür ve oğlu ile birlikte yaşayacağı yeni bir hayat için kendini güçlü hisseder.
İzlediğiniz filme karşılık küçük bir yorum girmeniz beni fazlasıyla sevindirecektir.
İzlediğim en çok beğendiğim, beni derinden etkileyen filmleri sıralayacağım.
Yazdığım filmleri BEĞENME GARANTİSİ veriyorum, çok uzatmadan başlıyorum.
Edit: arkadaşlar çoğu arkadaş listeyi beğendiğini söylüyor sağolun fakat burada asıl amacım buradaki izlemediğiniz filmleri izlemenizdir.
A Clockwork Orange (1971): İnsani değerlerin yok olmaya yüz tuttuğu bir gelecekte, Britanyada geçen film şiddet bağımlısı gençlerden kurulu bir çetenin, çevrelerine saçtığı dehşet ve korkuyu işleyerek bir korku imparatorluğunun resmini çizmektedir. Çetenin lideri Alex, işler çığırından çıkınca yakalanır ve gözaltına alınır. Ama hapse atılmaz; cezası bir şiddet deneyine kobay olarak kullanılmak olur. Bu deney insanoğlu ve şiddet kavramı arasındaki ilişkiyi ortaya koyma amaçlıdır ama deneyin kendisi de bir o kadar insan doğasına aykırıdır. Sinemanın dahi yönetmeni Stanley Kubrick tarafından Anthony Burgessın aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan film, aynı anda hem kitap okuyucusunun hem de sinema seyircisinin gönlünü kazanan nandide uyarlamalardan biridir. Film, 1972 Akademi Ödülleri'nde 4 dalda aday gösterilmişti.
Hayatımda izlediğim en güzel film budur.
Sherlock Holmes (2009): Filmde Jude Law ve Robert Downey Jr. birlikte mükemmel bir ikili ve bir o kadar da zeki bir dehaya sahipler. Diğer bir yandan ise filmin şimdiye kadr yapılan dedektif veya polisiye suç yapımlarından oldukça farlı bir yanı da göze çarpıyor. Filmde özel bir dedektifi canlandıran ve Sherlock Holmes adını kullanan Robert Downey Jr. ve onun en sadık arkadaşı olan doktor Watson yani Jude Law, birlikte çözülmesi zor davalara bakan iki kişidir. Bir gün uğraştıkları bir davanın bu kadar ileri gidebileceğinden habersiz olan bu ikilinin şu aralar başlarını ağrıtan bir katil ve bu katilin halen yakalayamamış olmaları oldukça sinirlerini germektedir. Bu katil dini törenler yaparak genç kadınları öldürmekte ve Holmes ve Watson'da bunu durdurmaya çalışmaktadırlar. Bu katili son öldüreceği kadın olan 5. kadını bir tören sırasında öldürmeye çalışırken yakalayan bu ikilinin artık içleri rahattır. Çünkü bu adam hafta sonu idam edilecek ve tüm dertler sona erecektir. İdamın gerçekleşmesinden iki gün sonra gömüldüğü mezarın kırılmış bir halde bulunması ve içerisinde de cesedin olmaması herkesi ve Holmas'i şaşırtır. Bakalım Watson ve ünlü dedektif Holmes bu davayı çözebilecekler midir?
Camino (2008): Camino on bir yaşında olağanüstü bir duygusallığa sahiptir. Hayatında tamamem yeni olan aşık olmak ve ölmek durumları ile aynı anda yüzleşmektedir. Her şeyden önce, Caminonun yolunda her karamsar engel parlak bir ışıktır. Derin mutluluk hissetmek, aşık olmak ve yaşama arzusu için de yapılan her teşebüssüde kefenleyip karanlığa gömmektedir. Gerçek bir olaydan esinlenen Camino, koyu Katolik annesinin ve Kilisenin baskısı sonucu ölüme giden genç bir kızın yaşamını konu alıyor.
Awakenings - Uyanışlar (1990): Oliver Sacksın kendi hayatını kaleme aldığı aynı isimli romandan sinemaya uyarlanan film, ömrünü bilime adayan asosyal bir doktorun, icat ettiği bir ilaç sayesinde değiştirdiği yaşamları anlatıyor. Nörolog Malcolm Sayer, yeni çalışmaya başladığı bir hastanede, daha önce görmediği tarzda bir hastalığa sahip bir grup hastayla karşılaşır. Bu insanlar uzun yıllardır hareket etmeden yatağa bağlı bir şekilde uyku modundadırlar. Doktor Malcolm bir konferans esnasında tanıtılan bir ilacın bu hastalığı da iyileştirebileceğini düşünür ve bu hastalar üzerinde uygulamaya başlar. Üç kategoride Oscar ödülüne aday gösterilen filmin başrollerinde Robert De Niro ve Robin Williams gibi usta oyuncular bulunuyor.
Rosetta (1999): Genç ve heyecanlı bir kız olan Rosetta büyük bir yoksulluğun içine doğmuştur. Alkolik annesiyle birlikte yaşarken hayatın sunduklarının her daim uzağında kalmıştır. Artık o, herhangi bir iş için her şeyi yapmaya razıdır. Dardenne kardeşlerin en önemli filmlerinden biri olan Rosetta, gösterildiği festivallerin çoğundan oldukça mühim ödüllerle dönmüştü.
Christiane F. - Wir Kinder vom Bahnhof Zoo (1981): Alman haber dergisi stern'in iki muhabiri Kai Herrmann ve Horst Rieck'in kaleminden fakat Christiane F'in ağzından yazılan kitapta asıl adı Christiane Vera Felscherinow olan 15 yaşında uyuşturucu bağımlısı bir çocuk fahişenin hayatı anlatılır. İki muhabir Christiane'e 1978'de tanık olarak hazır bulunduğu bir davada rastlar. Kızla iki saatlik bir röportaj için anlaşırlar ve Christiane'ın anlattıklarını Stern'de yayınlamak isterler. O iki saatlik röportaj iki ay sürer..
Oceans Eleven (2001): Yakışıklı, çekici ve hareketli Danny Ocean, tam bir aksiyon insanıdır. New Jersey hapishanesinden şartlı tahliyesine 24 saat kalmışken bile karizmat hırsız, bir sonraki planına son dokunuşları yapmaktadır.Bu planda 3 kuralı uygulayarak kimseye zarar verme, hak etmeyen kimseden çalma ve oyunu, kaybedecek hiçbir şeyin yokmuş gibi oyna Danny tarihteki en ustalıkla planlanmış ve sofistike kumarhane soygununun orkestra şefliğini yani yöneticiliğini yapacaktır. Gecenin bir yarısı Danny ve özenle seçilmiş 11 adamı, Terry Benedictin Los Angelesda sahibi olduğu üç kumarhaneden 150 milyon amerikan doları çalacaklardır. Dannynin eski karısı Tess ile ilişki yaşayan Terry, kuşkusuz daha çoğunu da hak etmiştir. Danny kafasında ayarladığı parayı ele geçirmek için hem hayatını hem de Tess ile yeniden barışma şansını riske atmaktadır. Yine de herşey Dannynin incelikle hazırlanmış entrikasına uygun gelişirse iki isteği arasında seçim yapmasına gerek kalmayacaktır..
Oldboy - İhtiyar Delikanlı (2003): 2004 yılında sinemalarda yayınlandığında büyük yankı yapan, yine aynı sene Cannes Film Festivalinden Büyük Jüri ödülüyle dönen bu Güney Kore filmi sinema dünyasının en çarpıcı intikam hikayesini konu alıyor. Kaçırıldıktan sonra kapısı ve penceresi olmaya bir eve hapsedilen Oh Dae-Soo kimseyle iletişim kurmadan tam 15 sene geçirecek, bir anda salındığında ise bu çok uzun mahkumiyetin sebebini soracağı bir kişi dâhi bulamayacaktır. Oh Dae-Soo'yu kim, neden kaçırmıştır? Onu kaçıran kişinin bundan sonraki planı nedir?
Leon: The Professional - Sevginin Gücü (1995): Kusursuz bir katil. Masum bir kız. Birbirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış. Erkek sessizce hareket ediyor. Duygusuzca öldürüyor. İz bırakmadan yok oluyor. Zayıf noktasını ise sadece... 12 yaşındaki bir kız biliyor. 12 yaşında New Yorkta yaşayan bir kız olan Mathilda üvey ailesinin yanında sevimsiz bir yaşamı paylaşmaktadır. Babası, iki taraflı oynayan bozulmuş polis Norman Stansfield için uyuşturucuları saklamaktadır. Mathildayı kaçıp gitmekten tek alıkoyan küçük erkek kardeşidir. Bir gün, Stansfield ve adamları sudan bir sebepten, tüm ailesini katlettikleri zaman, o sırada alışverişte olan Mathilda şans eseri hayatta kalır ve en çok ihtiyacı olduğu sırada Léonun dairesine saklanarak kendini kurtarır. 12 yaşındaki kız, kısa süre içinde Léonun sıradışı mesleğini keşfedecek ve küçük kardeşinin intikamını almak için bu profesyonel katilden yardım isteyecektir. Babalık yapmak işlerinde ve arkadaşlıkta olabildiğine deneyimsiz olan Léon Mathildayı beladan uzak tutmak için ümitsizce çabalar. Sonunda bir katil, bozulmuş bir polis ve masum küçük kızın ekseninde dönen hikaye doruğa çıkarak yönetmen Luc Bessonun en iyi filmlerinden birinin öyküsünü oluşturur.
Das Boot (1982): Yıl 1942. İkinci Dünya Savaşının en ağır yılı. Alman denizaltı filosu, Atlantik Savaşı adında bir operasyonla İngiliz Donanmasını yoketmek üzere yola çıkar. Fakat plan beklediği gibi işlemez, İngiliz Destroyerleri Alman denizaltılarına ağır kayıplar verdirir. Das Boot, bu filodaki bir Alman denizaltısını ve ekibini konu alıyor. Aldıkları eğitimleri, gönderildikleri imkansız görevleri ve sorguladıkları ideolojilerini... Yapım, 1983te en iyi yönetim, görüntü yönetimi, efekt, kurgu, ses ve senaryo uyarlaması dallarında olmak üzere 6 Oscar adaylığına rağmen hiç ödüle layık görülmemişti.
The Pianist (2002): Wladyslaw Szpilman, Polonyalı başarılı bir piyanisttir. İkinci Dünya Savaşında Almanların Polonyayı işgal etmesi sonucu hayatı kâbusa döner ve Musevi olduğu halde şans eseri toplama kamplarına gitmekten kurtulur, Varşovanın gettolarında yaşamaya başlar. Acı ve sefalet dolu yaşamı, bir gün bir Alman subayının ona yardıma gelmesi ve onu oradan kurtarmasıyla değişir.
Full Metal Jacket (1987): Usta yönetmen Stanley Kubrickten Vietnam savaşına iki aşamalı dramatik bir bakış. Savaşın en yoğun olduğu dönemde Amerikalı gençler gönüllü olarak da olsa korku içinde askere alınmaktadır. Çavuş Hartman tarafından eğitime alınan bir grup asker, Vietnam şartlarına hazır olabilmeleri için çok zorlu bir eğitimden geçerler. Vietnama gittiklerinde, aldıkları eğitimin ve o sırada yaşadıkları zorlukların aslında hiçbirşey olduğunu görürler. Aldıkları emirleri uygulayabilmek için canlarını feda etmek zorunda kalacaklardır...
Requiem For A Dream - Bir Rüya İçin Ağıt: Sara Goldfarb, tv bağımlısı dul bir kadındır. Oğlu Harry ise kız arkadaşı güzel Marion ve uyuşturucu dağıtıcısı Tyrone'la takılan madde bağımlısı bir çocuktur. Sara, bir tv şovuna çıkmaya hak kazanır ve çok heyecanlıdır. Ödül olan kırmızı elbiseye girebilmek için kilo vermeye çalışır ve diyet haplarından kullanmaya başlar. Diğer yandan Harry ve arkadaşları, hiç durmadan eroin ve kokain kullanmaya devam etmektedirler. Bu bağımlılıklar zamanla aileyi bir felakete sürükleyecektir.
Snatch (2000): Çaylak lisanssız boks organizatörleri Turkish ve ortağı Tommy yasadışı boks işindeki büyük isim Tuğla Kafa'yı maç için ikna ederler. Çingene Mickey maç yerine kendi kurallarıyla oynamaya başlayınca iş çığrından çıkar. Bu arada Dört Parmak Franky ve 86 karatlık elmas Londra'da kaybolmuştur. Franky nin tuzağa düşürüldüğünü öğrenen kuzen Avi, Frakny'yi kontrol etmesi ve elması bulması için sağ koluyla Londra'ya gelir...
Trainspotting (1996): Eroin bağımlısı bir grup gencin hayatına ayrıntılı bir bakışı konu alan ve Irvine Welshin romanından Danny Boyle tarafından sinemaya uyarlanan film, Edinburghda geçiyor. Renton, yirmilerinde, küstah bir uyuşturucu müptelasıdır. Hiçbirşeyi umursamayan arkadaşları Tommy, Spud, Sick Boy ve Begbieyle birlikte yaşamlarını giderek yıkan olaylar yaşamaktadırlar. Başta Ewan McGregor olmak üzere oyuncularının başarısı ve bir o kadar uygun soundtrackiyle büyük ses getirmiş bir yapım.
Taxi Driver (1976): Hem Martin Scorsesenin hem de Robert De Nironun filmografilerindeki en başarılı filmlerden biri olan bu filmde, 70lerin Manhattan gecelerinde taksicilik yapan Vietnam gazisi Travisle birlikte sokaklar izleniyor. Hikaye boyunca etrafındaki hayatla ve yolunun kesişeceği 'toplumun pisliğiyle' (bir çocuk fahişe, güzel bir sarışın, başkan adayı bir senatör, gözü dönmüş bir kadın satıcısı) bir türlü iletişim kuramayacak olan Travis, en nihayetinde ipleri eline alacaktır. Üstelik gündüzleri izlemeye gittiği belden aşağı filmlerdeki 'vahşi' bir stilde... Sadece eşsiz senaryosu ve oyunculuklarıyla değil, sıradışı sinematografisiyle de tüm zamanların en etkili filmlerinden biri.
Inglourious Basterds - Soysuzlar Çetesi (2009): Alman kuşatması altındaki Fransa her zamankinden zor günler geçirmektedir. Savaştan hasar gören sivillerden sadece biri olan Shosanna, ailesinin canice öldürülmesine tanık olmuştur. Bir şekilde bu can pazarından kurtulmayı başaran kadın Paris'e gidip burada yeni bir kimlikle, sıfırdan hayata başlar. Öte yandan Avrupa'nın farklı bir ülkesinde kendi askerlerini Nazilere karşı örgütleyen yahudi Teğmen Raine amacına ulaşmak için çeşitli planlar kurmaktadır. Shosanna, Teğmen Raine ve Alman aktrisin yolları, Shosanna'nın işlettiği bir sinema salonunda kesişecektir. Aykırı yönetmen Quentin Tarantino'nun yazıp yönettiği, başrollerini ise Brad Pitt ve Diane Kruger'ın paylaştığı film sekiz dalda Oscar'a aday gösterilmiştir.
Catch Me If You Can - Sıkıysa Yakala (2002): FBI ajanları iz sürerek olağanüstü yetenekleri olan genç bir dolandırıcıyı yakalamaya çalışır. Pilot, doktor, savcı vekili kimliklerine bürünerek, 26 ülkede dolandırıcılığa karışan zor bir lokma vardır karşılarında... Steven Spielberg filmini, Catch Me If You Can: The Amazing True Story Of The Most Extraordinary Liar (Kolaysa Yakala: Sıradışı Bir Yalancının İnanılmaz Ama Gerçek Hikayesi) kitabından uyarlamış.
Scarface - Yaralı Yüz (1983): Fidel Castro, Kübada istenmeyen rejim muhaliflerine Amerikaya göç etme hakkı tanır. Kübaya göç edecek olan binlerce insanın içerisinde azılı suçlular ve akıl hastaları da vardır. Bu azılı suçluların en bilinenlerinden Tony Montana da yakın arkadaşı Manny Ribera ile Miamiye göç eder. Montana kendisini ülkenin uyuşturucu babalarından biri olan Frank Lopezin kanatlarının altında bulur. Montananın ise geldiği yerlerden daha yükseklere ulaşmak yönünde oldukça iddialı ve cesur hedefleri vardır. 1932 tarihli kült filmin Brian De Palma tarafından yeniden çevrilmiş hali olan Scarfacein senaryosunu Oscarlı yönetmen ve senarist Oliver Stone yazdı. Tony Montanayı ise Al Pacino canlandırıyor.
El mariachi - Gitarım ve Silahım (1992): Küçük bir Meksika kasabasına iş bulma ümitleriyle giden El Mariachi lakaplı adam hayatını gitar çalarken kazandığı bahşişlerle sürdürmektedir. Bu kasabada kalacak ve çalışacak bir yer ararken Domino isimli bir kadınla tanışarak onun işlettiği barda çalışmaya başlar ve kadına aşık olur. Ancak, hayatını yoluna koymaya başlayan El Mariachi için işler bu şekilde yolunda devam etmeyecektir. Dış görünüm olarak kasabada işlenen bir cinayetin failine benzeyen genç adam, intikam için katilin peşine düşen azılı bir çete tarafından takip edikecektir.
Gegen die Wand - Duvara Karşı (2004): Piskolojik açıdan zor zamanlar geçirip de intihara teşebbüs eden 40 yaşındaki Cahit, hem alkol hem de uyuşturucu bağımlısıdır. Kendisi ile ilgilenen piskiyatrist ona, hayata yeniden tutunabileceği bir dünya görüşünü empoze edebilmiştir. O noktadan sonra da Cahit, yeni bir hayata başlamaya hazırdır. Öte yanda Sibel de ailesinde yaşadığı baskılar sonucunda aynı şekilde intihara teşebbüs eden genç ve güzel bir kadındır. Bir an o da kendisine başka bir seçenek yaratmaya karar verir ve Cahitten kendisi ile evlenmesini ister. Bu iki insan bir kez daha hayatlarına şans vermek yolunda illa ki kaderin saklı tuttuğu aşk ile sınanacaklardır.
Die Fremde - Ayrılık (2010): Almanya doğumlu Umay İstanbul'da yaşadığı bunaltıcı ve zalim evliliğinden kaçarak Berlin'deki ailesinin yanına geri döner. Yanına küçük oğlu Cem'i de almıştır. Umudu ailesi ile birlikte daha iyi bir hayat yaşamaktır. Fakat Umay'ın bu beklenmedik dönüşü aile içinde büyük çatışmalara sebep olur.
Birbirine bağlı bu küçük Türk ailesi Umay'a karşı duydukları sevgi ve yaşadıkları ortamın onların üzerindeki baskısı arasında kalmıştır. Aile küçük Cem'i babasına göndermeye karar verdiğinde Umay özgür ve oğlu ile birlikte yaşayacağı yeni bir hayat için kendini güçlü hisseder.
filmlerin cogunu izledim. Film sever olarak izlenilecek filmler hepsi. Benim görüşüm bence herkes bu filmleri izlemelidir. Konuları ve uyarlamaları ciddi anlamda değerli filmler
tavsiye isteyen olursa yine belirtirim tavsiyelerimi, izleyipte asla pişman olmayacağınız filmlerdir.
emeğin için ellerine sağlık; çoğunu izledim harika filmler. İzlediklerim ve beğendiklerim: Sherlock Holmes, Leon, Piyanist (yahudi gözünden anlatılmış ama olsun)
filmlerin çoğunu izledim, hepsi birbirinden efsane. otomatik portakal, yaralı yüz, oldboy, pianist, jacket, requiem, trainspotting, soysuzlar çetesi favorilerim. unutulmaz ''kült filmler'' hepsi.
İzlediğiniz filme karşılık küçük bir yorum girmeniz beni fazlasıyla sevindirecektir.