Ruslardan Korkunç Uyku Deneyleri

Y4LN1Z_PR3NS

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Ağustos 2013
Mesajlar
1.821
Tepkime puanı
0
Puan
0
Yaş
30
Web sitesi
ceponay.com
Merhabalar, herkesin keyfi yerindedir inşallah.

Facebook'ta gördüğüm bir yazıyı sizle paylaşmak istedim kanım dondu resmen. Sizin de okumanızı tavsiye ediyorum kim bilir insan üzerinde daha ne deneyler yaparsak neler çıkacaktır...

315lu2s.jpg



1940′ların sonlarında Rus araştırmacılar 5 insanı 15 gün boyunca tetikleyici gazlarla uyanık tuttular.
Denekler 2. Dünya Savaşı’nda düşman olarak kabul edilmiş politik tutsaklardı. Oksijen seviyesinin dikkatlice kontrol edildiği odalarda kalıyorlardı. Kamera sistemleri kapatılmıştı, yani onları izleyebilmek için sadece mikrofonlar ve 5 inçlik kamara penceresine benzeyen gözlem camları vardı. Oda kitaplarla, yataksız karyolalarla, su ile, ayrıca 5′ine de 1 ay yetecek kadar yiyecekle doluydu.

İLK 5 GÜN HER ŞEY İYİ GİDİYORDU

İlk 5 gün her şey iyi gidiyordu; denekler 30 gün boyunca uyumadan teste dayanırlarsa serbest bırakılacakları konusunda anlaşmılardı. Günden güne onların her hareketlerini ve aktivitelerini izlerlerken, zaman geçtikçe, geçmişlerindeki travmatik olayları konuştuklarını fark ettiler. 4 gün boyunca bu durum giderek karanlık bir hal aldı.

5 günden sonra, Koşullar hakkında şikâyet etmeye ve onları yönetenlerin nerede olduğunu araştırmaya başladılar. Birbirleriyle konuşmayı kestiler ve mikrofonlarla tek taraflı camlara fısıldamaya başladılar. İşin garibi, bu deneyi diğer deneklerin üzerlerinden kazanabileceklerini düşünmeye başladılar. Araştırmacılar başta bunun gazın bir yan etkisi olduğunu düşündüler.

9 GÜN SONRA İLK DENEK ÇIĞLIK ATTI

9 günden sonra ilk denek çığlık atmaya başladı. 3 saat boyunca, odanın içinde koşarak bağırdı. Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu zaman çıkan ses gürültüden ibaretti. Denek hiç bir şey söylemeden bağırıyordu. Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer deneklerin buna nasıl tepki verdiği, ya da tepki vermedikleri idi. İkinci denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı, sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen kesildi.

'İÇERİ GİRİYORUZ' ANONSU...

3 gün daha geçti. İçerideki 5 deneğin sesi kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca oksijen seviyesi düşüyordu. 14. günde araştırmacılar deneklerden hiç bir veri alamayınca odaya girmeye karar verdiler. Onların ölmüş olmalarından endişeleniyorlardı. Veya bir tür bitkisel yaşama girdiklerinden…

Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. İtaat edeninizden birisi özgürlüğüne hemen kavuşacak.”

"ARTIK ÖZGÜR OLMAK İSTEMİYORUZ"

İçeriden sakin bir Ses cevap verince şaşırdılar: “Artık özgür olmak istemiyoruz.” Askeri güçler ve araştırmacılar arasında bir tartışma patlak verdi. Daha fazla tepki alıp kışkırtmamak için 15. günün gece yarısı odanın kapısının açılmasına karar verildi. Oda birden temiz havayla doldu ve uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya başladı; dışarıda onları bekleyen aileleri, sevdikleri olduğunu yakarıyorlardı. Askerler denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren askerlerden geldi. 5 denekten 4′ü hâlâ yaşıyordu, tabii buna yaşamak denirse.

DERİLERİ PARAMPARÇA

Yiyecek erzaklarına çok dokunulmamıştı.Deneklerden birisi ölmüştü. Kalçasında ve göğsünde topat topak et doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği için oda 4 inç suya kaplanmıştı. Su sandıkları sıvının kan olduğu o an farkedilemedi. “Kurtulan” 4 deneğin sakalları uzamış, derileri adeta paramparça olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu, araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil… Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini kendilerinin yapmadığını gösteriyordu. Birbirlerine de saldırıyorlardı.

YENİKLERİ KENDİ ETLERİ

4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp, akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere atmışlardı. Fakat denekler hâl⠔yaşıyorlardı”. Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu. Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı. Çoğu asker Rus özel servisinde çalışmıştı fakat hiçbiri odaya girip denekleri kaldırmaya cesaret edemedi. Askerler odadan çıkarılmaları için yalvarıp bağırırken gaz geri geldi, uykuya daldılar…

RUS ASKER ÖLDÜ

Deneklerin odadan çıkarılmamak için verdikleri mücadele herkesi çok şaşırttı. Bir Rus asker boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise testisleri koparıldığı ve bacağı deneklerden birinin dişleriyle kemirildiği için yaralandı. Diğer 5 asker ise hayatlarını intihar ederek kaybettiler.

Yaşayan 4 denekten birinin dalağı patladı ve dışarı doğru kanamaya başladı. Tıbbi araştırmacılar onu sakinleştirmeye çalıştılar ama bu imkansızdı. Bir insanın alabileceği mofinden daha fazla almasına rağmen hâlâ köşeye sıkışmış bir hayvan gibi mücadele ediyordu. Bir doktorun kolunu ve kaburgasını kırdı. Deneğin dolaşım sisteminde kandan çok hava vardı. Kalbi durduğunda bile bağırmaya devam etti 3 dakika boyunca kendini dövdü. Herkese saldırıp “Daha fazla!” kelimelerini tekrar ederken gittikçe güçsüzleşti, yavaşladı ve sessizce yere yığılıp hayatını kaybetti.

KASLARI İSKELETİNE O KADAR YAPIŞMIŞ Kİ...

Sağ kalan 3 denek tam donanımlı bir tıp merkezine taşındı. Sağlam ses telleri olan 2 denek uyanık kalabilmek için daha fazla gaz talep ediyorlardı. Deneklerin organlarını tekrar yerleştirme aşamasında sakinleştirici ilaçlarına karşı bağışıklık kazanmış oldukları keşfedildi. Deneklerden biri bağlanmış olduğu iplere rağmen, öfkeyle etrafa saldırıyordu. En sonunda 4 inçlik deri kelepçeleri yırtmayı başardı. Bunu yaptığında kolunu 200 poundlık bir asker sıkıca tutuyordu. Deneği sakinleştirmek için normalin üzerinde anestezi kullanıldı ve gözleri kapandı. Kalbi durmuştu… Otopsi testlerinin sonuçları kanın içindeki oksijen miktarının olması gerekenden 3 kat fazla olduğu gözlemlendi. Kasları iskeletine o denli yapışmıştı ki karşı vermeye çalışırken 9 kemiğini kırıldı.

2. Hayatta kalan ise 5 kişinin arasında ilk çığlık atanlardandı. Ses kayıtları yok edilmişti.Yalvaracak durumda değildi, tek yapabildiği kafasını düzensiz bir şekilde haraket ettirmekti. Bunlar anesteziden doğan sonuçlardı. Bir sonraki ameliyatta yeniden anestezi verildi. Organlarını yerleştirirken 6 saat boyunca hiç tepki vermedi. Bir hemşire, birkaç kez, hastanın ameliyat esnasında gülümsediğine şahit oldu. Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam et.”

"UYANIK KALMAM GEREK"

Diğer iki deneğe de aynı ameliyatda yapıldı. İkisine de anestezi yerine onları felç eden bir ilaç verildi. Ameliyatı gerçekleştirmek imkansızdı çünkü iki hasta da gülüp duruyordu. Tekrar konuşabilecekleri zaman canlandırıcı gaz istediklerini söylediler. Araştırmacılar onlara neden kendi bağırsaklarını parçaladıklarını ve tekrar gaz verilmesini istediklerini sordular. Tek cevap şuydu: “Uyanık kalmam gerek.”

Kalan üç deneği daha sıkı bağladılar ve onlarla ne yapılacağına karar verene kadar bekleme odasına geri gönderdiler. Komutan tekrar gaz verildiğinde ne olacağını merak ediyordu. Araştırmacılar buna itiraz etti ama kimse dinlemedi.

Odanın içinde tekrar mühürlenmeye hazırlanan denekler EEG monitörüne bağlıydı. Süpriz olan şey ise tekrar gaz alacaklarını duyduklarında çırpınmayı bıraktıklarıydı. Denekler uyanık kalmakta kendilerini zorluyor gibidiler. Bir tanesi mırıldanarak konuşmaya çalşıyordu. Diğer denekler kafasını yastığa dayamıyor ve sürekli göz kırpmaya çalışıyordu. EEG monitöründe görülen beyin dalgaları şaşırtıcıydı. Raporlarına bakarken bir hemşire hastalardan birisinin kafasını yastığa deydirdiği anda gözlerinin kapandığını fark etti. Beyin dalgaları direk rem uykusuna girdiğini gösteriyordu. Sonra tekrar eski durumuna döndü. Döndüğü anda ise kalbi durmuştu…

"BİZ SİZİN İÇİNİZDE YATAN DELİLİĞİZ"

Kalan 2 denek ise tekrar mühürlenmek için çığlık atmaya başladı. Beyin dalgaları tıpkı uykudan ölen deneğinki gibi oldu. Komutan 2 deneğin tekrar mühürlenmesini emretti. Yanlarında olan 3 araştırmacıya mühürleme emiri verildi. Araştırmcılardan birisi silahını çekip komutanı vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrulltu ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe doğrulttu.”Bu şeylerle aynı yerde kilitlenmiyeceğim!” Adama çığlık attı. “Nesin sen!?” “Bilmek zorundayım!”
Denek gülümsedi: “Bu kadar kolaymı unutun?” “Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz yatağınızın altında saklananlarız…”

Araştırmacı durdu. Sonra silahı deneğin kalbine doğrultup ateş etti. Denek ölmek üzereyken, “Nerde..yse .. özgür…” dedi.

-Creepy Pasta hikayesidir-
 
mesajım bulunsun yarın bakacağım
 
Çok ilginç sonuna kadar okudum.Eğer böyle birşey olmuşsa vay anasına diycem daha ne diyim bilemedim :D
 
Merhabalar, herkesin keyfi yerindedir inşallah.

Facebook'ta gördüğüm bir yazıyı sizle paylaşmak istedim kanım dondu resmen. Sizin de okumanızı tavsiye ediyorum kim bilir insan üzerinde daha ne deneyler yaparsak neler çıkacaktır...

315lu2s.jpg



1940′ların sonlarında Rus araştırmacılar 5 insanı 15 gün boyunca tetikleyici gazlarla uyanık tuttular.
Denekler 2. Dünya Savaşı’nda düşman olarak kabul edilmiş politik tutsaklardı. Oksijen seviyesinin dikkatlice kontrol edildiği odalarda kalıyorlardı. Kamera sistemleri kapatılmıştı, yani onları izleyebilmek için sadece mikrofonlar ve 5 inçlik kamara penceresine benzeyen gözlem camları vardı. Oda kitaplarla, yataksız karyolalarla, su ile, ayrıca 5′ine de 1 ay yetecek kadar yiyecekle doluydu.

İLK 5 GÜN HER ŞEY İYİ GİDİYORDU

İlk 5 gün her şey iyi gidiyordu; denekler 30 gün boyunca uyumadan teste dayanırlarsa serbest bırakılacakları konusunda anlaşmılardı. Günden güne onların her hareketlerini ve aktivitelerini izlerlerken, zaman geçtikçe, geçmişlerindeki travmatik olayları konuştuklarını fark ettiler. 4 gün boyunca bu durum giderek karanlık bir hal aldı.

5 günden sonra, Koşullar hakkında şikâyet etmeye ve onları yönetenlerin nerede olduğunu araştırmaya başladılar. Birbirleriyle konuşmayı kestiler ve mikrofonlarla tek taraflı camlara fısıldamaya başladılar. İşin garibi, bu deneyi diğer deneklerin üzerlerinden kazanabileceklerini düşünmeye başladılar. Araştırmacılar başta bunun gazın bir yan etkisi olduğunu düşündüler.

9 GÜN SONRA İLK DENEK ÇIĞLIK ATTI

9 günden sonra ilk denek çığlık atmaya başladı. 3 saat boyunca, odanın içinde koşarak bağırdı. Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu zaman çıkan ses gürültüden ibaretti. Denek hiç bir şey söylemeden bağırıyordu. Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer deneklerin buna nasıl tepki verdiği, ya da tepki vermedikleri idi. İkinci denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı, sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen kesildi.

'İÇERİ GİRİYORUZ' ANONSU...

3 gün daha geçti. İçerideki 5 deneğin sesi kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca oksijen seviyesi düşüyordu. 14. günde araştırmacılar deneklerden hiç bir veri alamayınca odaya girmeye karar verdiler. Onların ölmüş olmalarından endişeleniyorlardı. Veya bir tür bitkisel yaşama girdiklerinden…

Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. İtaat edeninizden birisi özgürlüğüne hemen kavuşacak.”

"ARTIK ÖZGÜR OLMAK İSTEMİYORUZ"

İçeriden sakin bir Ses cevap verince şaşırdılar: “Artık özgür olmak istemiyoruz.” Askeri güçler ve araştırmacılar arasında bir tartışma patlak verdi. Daha fazla tepki alıp kışkırtmamak için 15. günün gece yarısı odanın kapısının açılmasına karar verildi. Oda birden temiz havayla doldu ve uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya başladı; dışarıda onları bekleyen aileleri, sevdikleri olduğunu yakarıyorlardı. Askerler denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren askerlerden geldi. 5 denekten 4′ü hâlâ yaşıyordu, tabii buna yaşamak denirse.

DERİLERİ PARAMPARÇA

Yiyecek erzaklarına çok dokunulmamıştı.Deneklerden birisi ölmüştü. Kalçasında ve göğsünde topat topak et doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği için oda 4 inç suya kaplanmıştı. Su sandıkları sıvının kan olduğu o an farkedilemedi. “Kurtulan” 4 deneğin sakalları uzamış, derileri adeta paramparça olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu, araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil… Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini kendilerinin yapmadığını gösteriyordu. Birbirlerine de saldırıyorlardı.

YENİKLERİ KENDİ ETLERİ

4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp, akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere atmışlardı. Fakat denekler hâl⠔yaşıyorlardı”. Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu. Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı. Çoğu asker Rus özel servisinde çalışmıştı fakat hiçbiri odaya girip denekleri kaldırmaya cesaret edemedi. Askerler odadan çıkarılmaları için yalvarıp bağırırken gaz geri geldi, uykuya daldılar…

RUS ASKER ÖLDÜ

Deneklerin odadan çıkarılmamak için verdikleri mücadele herkesi çok şaşırttı. Bir Rus asker boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise testisleri koparıldığı ve bacağı deneklerden birinin dişleriyle kemirildiği için yaralandı. Diğer 5 asker ise hayatlarını intihar ederek kaybettiler.

Yaşayan 4 denekten birinin dalağı patladı ve dışarı doğru kanamaya başladı. Tıbbi araştırmacılar onu sakinleştirmeye çalıştılar ama bu imkansızdı. Bir insanın alabileceği mofinden daha fazla almasına rağmen hâlâ köşeye sıkışmış bir hayvan gibi mücadele ediyordu. Bir doktorun kolunu ve kaburgasını kırdı. Deneğin dolaşım sisteminde kandan çok hava vardı. Kalbi durduğunda bile bağırmaya devam etti 3 dakika boyunca kendini dövdü. Herkese saldırıp “Daha fazla!” kelimelerini tekrar ederken gittikçe güçsüzleşti, yavaşladı ve sessizce yere yığılıp hayatını kaybetti.

KASLARI İSKELETİNE O KADAR YAPIŞMIŞ Kİ...

Sağ kalan 3 denek tam donanımlı bir tıp merkezine taşındı. Sağlam ses telleri olan 2 denek uyanık kalabilmek için daha fazla gaz talep ediyorlardı. Deneklerin organlarını tekrar yerleştirme aşamasında sakinleştirici ilaçlarına karşı bağışıklık kazanmış oldukları keşfedildi. Deneklerden biri bağlanmış olduğu iplere rağmen, öfkeyle etrafa saldırıyordu. En sonunda 4 inçlik deri kelepçeleri yırtmayı başardı. Bunu yaptığında kolunu 200 poundlık bir asker sıkıca tutuyordu. Deneği sakinleştirmek için normalin üzerinde anestezi kullanıldı ve gözleri kapandı. Kalbi durmuştu… Otopsi testlerinin sonuçları kanın içindeki oksijen miktarının olması gerekenden 3 kat fazla olduğu gözlemlendi. Kasları iskeletine o denli yapışmıştı ki karşı vermeye çalışırken 9 kemiğini kırıldı.

2. Hayatta kalan ise 5 kişinin arasında ilk çığlık atanlardandı. Ses kayıtları yok edilmişti.Yalvaracak durumda değildi, tek yapabildiği kafasını düzensiz bir şekilde haraket ettirmekti. Bunlar anesteziden doğan sonuçlardı. Bir sonraki ameliyatta yeniden anestezi verildi. Organlarını yerleştirirken 6 saat boyunca hiç tepki vermedi. Bir hemşire, birkaç kez, hastanın ameliyat esnasında gülümsediğine şahit oldu. Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam et.”

"UYANIK KALMAM GEREK"

Diğer iki deneğe de aynı ameliyatda yapıldı. İkisine de anestezi yerine onları felç eden bir ilaç verildi. Ameliyatı gerçekleştirmek imkansızdı çünkü iki hasta da gülüp duruyordu. Tekrar konuşabilecekleri zaman canlandırıcı gaz istediklerini söylediler. Araştırmacılar onlara neden kendi bağırsaklarını parçaladıklarını ve tekrar gaz verilmesini istediklerini sordular. Tek cevap şuydu: “Uyanık kalmam gerek.”

Kalan üç deneği daha sıkı bağladılar ve onlarla ne yapılacağına karar verene kadar bekleme odasına geri gönderdiler. Komutan tekrar gaz verildiğinde ne olacağını merak ediyordu. Araştırmacılar buna itiraz etti ama kimse dinlemedi.

Odanın içinde tekrar mühürlenmeye hazırlanan denekler EEG monitörüne bağlıydı. Süpriz olan şey ise tekrar gaz alacaklarını duyduklarında çırpınmayı bıraktıklarıydı. Denekler uyanık kalmakta kendilerini zorluyor gibidiler. Bir tanesi mırıldanarak konuşmaya çalşıyordu. Diğer denekler kafasını yastığa dayamıyor ve sürekli göz kırpmaya çalışıyordu. EEG monitöründe görülen beyin dalgaları şaşırtıcıydı. Raporlarına bakarken bir hemşire hastalardan birisinin kafasını yastığa deydirdiği anda gözlerinin kapandığını fark etti. Beyin dalgaları direk rem uykusuna girdiğini gösteriyordu. Sonra tekrar eski durumuna döndü. Döndüğü anda ise kalbi durmuştu…

"BİZ SİZİN İÇİNİZDE YATAN DELİLİĞİZ"

Kalan 2 denek ise tekrar mühürlenmek için çığlık atmaya başladı. Beyin dalgaları tıpkı uykudan ölen deneğinki gibi oldu. Komutan 2 deneğin tekrar mühürlenmesini emretti. Yanlarında olan 3 araştırmacıya mühürleme emiri verildi. Araştırmcılardan birisi silahını çekip komutanı vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrulltu ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe doğrulttu.”Bu şeylerle aynı yerde kilitlenmiyeceğim!” Adama çığlık attı. “Nesin sen!?” “Bilmek zorundayım!”
Denek gülümsedi: “Bu kadar kolaymı unutun?” “Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz yatağınızın altında saklananlarız…”

Araştırmacı durdu. Sonra silahı deneğin kalbine doğrultup ateş etti. Denek ölmek üzereyken, “Nerde..yse .. özgür…” dedi.

-Creepy Pasta hikayesidir-
bu hıkaye gercekden alıntıysa oha dıyorum baska bırsey demıyorum kendımden korkmaya basladım yemınle
 
kardeşim gece gece ne biçim paylaşım lan bu :@ şimdi nasıl uyucam ben ha söylermisin ?
 
Yalan olduğu belli de, velev ki böyle birşey oldu NEDEN? (Deney olamaz bu)
 
3 Gün 2 Saat Uykusuz Kaldığımı Bilirim Gözlerim Eroin Kullanan Adamın Gözleri Gibi Olduydu Dayanmak Gerçekten Zor Bi Yerden Sonra Karnın Kalbin Bacakların Parmakların Gözlerin Ağrıamaya Başlıyor Buda Benim DeepWeb Arşivden Daha Korkunc Fotolar Var Ama Banlanırım Diye Korkuyorum buda Satanist ayininden
aaiwoz.jpg
buda katlettikleri kediler :S kanlarını içmişler
11ht15y.jpg
 
Son düzenleme:
Şimdi neden uymadığımı anladım :D
vağşet gerçekmi değilmi bilemem ama rusya abd vs nin yada bu almanların böyle canice bilmediğimiz ne deneyleri var kim bilir
 
Şimdi neden uymadığımı anladım :D
vağşet gerçekmi değilmi bilemem ama rusya abd vs nin yada bu almanların böyle canice bilmediğimiz ne deneyleri var kim bilir

yanlış hatırlamıyosam insan klonluyolar ve o insan yaşıyo :D yıl 1970'ti sanırım(ABD)
 
buna cidden inanan arkadaşlar yoktur umarım. arkadaşlar siz youtube u kafaya alıp yattığınız yerden para kazanma peşinde olanlarsınız unutmayın. sizin uyanık olmanız lazım. her halinden belli şunun başından sonuna palavra olduğu. varsa gerçek bir delil, ingilizce bi kaynak yollayın ordan okuyalım. aksi takdirde yok ciğer böbrek dalak dışardaymış yok kendi askerlerini odaya sokmuşlar da gazı basmışlar falan filan hikaye bunlar.
 
Milyonlarca hayvana deneyler bilmem neler için daha beteri yapılıyo...
 
Kişiselleştirme

Tema editörü

Ayarlar Renkler

  • Mobil kullanıcılar bu fonksiyonları kullanamaz.

    Alternatif header

    Farklı bir görünüm için alternatif header yapısını kolayca seçebilirsiniz.

    Görünüm Modu Seçimi

    Tam ekran ve dar ekran modları arasında geçiş yapın.

    Izgara Görünümü

    Izgara modu ile içerikleri kolayca inceleyin ve düzenli bir görünüm elde edin.

    Resimli Izgara Modu

    Arka plan görselleriyle içeriğinizi düzenli ve görsel olarak zengin bir şekilde görüntüleyin.

    Yan Paneli Kapat

    Yan paneli gizleyerek daha geniş bir çalışma alanı oluşturun.

    Sabit Yan Panel

    Yan paneli sabitleyerek sürekli erişim sağlayın ve içeriğinizi kolayca yönetin.

    Box görünüm

    Temanızın yanlarına box tarzı bir çerçeve ekleyebilir veya mevcut çerçeveyi kaldırabilirsiniz. 1300px üstü çözünürler için geçerlidir.

    Köşe Yuvarlama Kontrolü

    Köşe yuvarlama efektini açıp kapatarak görünümü dilediğiniz gibi özelleştirin.

  • Renginizi seçin

    Tarzınızı yansıtan rengi belirleyin ve estetik uyumu sağlayın.

Geri