İstanbula yeni göç etmiştik televizyonumuz yok hiçbişeyimiz yok para kuruşlar ile ifade ediliyodu komşunun biri etrafı tahtayla kapanan tv getirmişti orda başladı bu serüven ilk çizgi filmlerim casper he-man ... sabahları kalkardım babam içi böcek dolan büyük radyolara kasetleri takarak müzikleri dinlerdi etrafta yüksek yüksek binalar yoktu gecekonduydu heryer. Heryer yemyeşil dilediğin yerde oyna... ara sıra demir satar parasıyla leblebi tozu almaya koşardım yunan şarkıcı gallis komşumuzdı içtiği bira şişelerini satar harçlığımı çıkarırdım

cok birikince pazardan civciv alırdım yüz bin lira idi civciv parası cingöz diye kedi vardı hep civcivimi yerdi ona tuzak kurmaya çalışıyordum

sabah evden çıkar akşam eve dönerdim yemek ihtiyaçlarımı bahçelerdeki meyve ağaçlarına dalarak giderirdim

mahalledeki herkesle kardeş gibiydik..babaannem köyden gelmişti bizlere birer tane 100 bin lira vermişti cumhuriyetin 75. yılıydı ozamanlar paranın üzerinede basılmıştı nekadar sevinmiştim..neyse köye gittim neyle gittim ebette trenle çok sevdiğim barış mançonun kurtalan expresi istanbuldan kurtalana 48 saat tren yolculuğu.. ozamanlar kemal sunal abimiz dilden hiç düşmezdi davaro sık sık tvde oynardı işte köydeyken birgün kemal sunalın ölüm haberi geldi çok çok üzülmüştük...

köyde damda yatıp sabah erken kalkıp koşarak milletin eşşekerinin kazıklarını söker koşturur dururdum

köyden geldiğimde bi çizgi film türemişti hala hastasıyım işte o çizgfilm POKEMONN abimi 1 aydır görmüyordum arkamdan lazer ışını çaktı bi döndüm elinde pokemon tasoları ondan sonra şiddetle taso macerası başladı bende öğrendim oynamayı kökmeyi

duvar dibi açık kapalı alan birdaha atar gibi oyun çeşitleri.. taso 1 varken taso 2 çıkardı 30 tane taso 1 e bederdi eş missty brook gibi karakterlerde öyle herzaman.. ekmek on bin ev kirası 1.5 milyon sıfırları saymassak 1.5 tl sonra okul başladı okula aşıktım çok seviyordum

birinci sınıfta fişlerle okuma yazmayıi yavaş yavaş öğrendik sabahları sıraya dizilir andımızı okur sırayla sınıfımıza girerdik. Üsküdar gazi mustafa altıntaş ilk öğretim okulunda okurdum okulun yanında muzaffer abi vardı balon kapışı yapardı çok makaraydı

Fasulyeler cubuklar sayma boncukları ilk okul hikayeleri boğaçkan, tavşan ile kaplumbağa kaşağı... okuldan çıktımmı koşarak eve gelir bücür cadı izlerdim akşamları kaygısızlar cuma akşamları aynalı tahir favorimdi. deli yürek ciguli çılgın bediş... vazgeçilmezlerim. abimle ateri salonlarına gider birer jeton alır makinalara atar oynardık bayramı haftalar öncesinden gün gün geriye sayarak beklerdik bayram demek herşey demekti şimdilerde nerdeyse evden çıkmıyorum

kandillerde aynı şekilde öyle. Yağ parası, mum parası, Akşam oldu kandil parası

bütün mahalle bizi tanır hiçbi evden eli boş dönmezdik uçurmamızı kendimiz yapar uçururduk çatılara düştümü dünyamız yıkılırdı birbirimize kaç bobin ip saldın diye sorardık kağıttanda şeytan uçurtma yapardık

.......................... Böyle böyle gider hikaye sonsuz bir hikaye gibi...
Her anı yaşamak iyi değerlendirmek boş geçirmemek lazım
Gün gelecek ah ahhh gençlik yılları diye yakınıcaz unutmayın şuanda bile en güzel yıllarımızdayız diyebilirim yaşlanınca mumla ararız bu günleri her yaşın bir güzelliği var...