bende kötü niyetli değil.... sen yanlış anlamışsın hocam....
Dünya ahiret kardeşim (bacım) olsun: (deyiminin anlamı) Karşı cinsten bir kişi yada bir tanıdıktan söz ederken "ona el sürmem, kötü gözle bakmam" anlamında kullanılır.
Dünya Alem: Herkes.
Dünya, başına dar olmak (gelmek): Çok sıkılmak, büyük bir çaresizlik içinde kalmak.
Dünyası başına yıkılmak: Büyük bir yıkıma uğrayıp bütün umutlarını ve mutluluğunu yitirmek.
Dünya bir araya gelse: Bütün insanlar tersini savunsa yada engel olmaya kalksa da...
Dünya evi: Evlilik.
Dünya evine girmek: Evlenmek
Dünya, gözüne (ona) zindan olmak: Büyük bir karamsarlık ve umutsuzluk içine düşmek.
Dünya gözüyle (görmek): Ölmeden önce sağlığında görmek.
Dünya güzeli: Olağanüstü güzel (kadın).
Dünya kadar: Pek çok.
Dünya malı (nimeti): Varlık, servet.
Dünya penceresi: Göz.
Dünya varmış: Sıkıntılı bir durumdan kurtulan kişinin söylediği söz.
Dünya yıkılsa umurumda değil: Hiçbir şeyle ilgilenmez, sorumluluk duygusu taşımaz, tasasız, kaygısız.
Dünya yüzü görmemek: Rahata ve huzura kavuşamamak.
Dünyada: Hiçbir vakit, asla. Dünyada olmaz, bu hediyeyi kabul edemem.
Dünyadan elini eteğini çekmek: Bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, dünya işleriyle ilgilenmez olmak.
Dünyadan (dünyasından) geçmek (el çekmek): Hiçbir şeye ilgi duymaz, kimseyle görüşmez, toplumla ilgilenmez olmak.
Dünyadan haberi olmamak: Çevresinde olup bitenleri bilmemek.
Dünyalar onun olmak: Çok sevinmek.
Dünyanın dört bucağı: Dünyanın her yanı, her yönü.
Dünyanın kaç bucak (köşe) olduğunu anlamak: Dünyada neler, ne gibi güçlükler olduğunu, ne gibi dalavereler çevrildiğini, insanın başına neler gelebileceğini öğrenmek.
Dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek: Gereken cezayı vermek, hakkından gelmek.
Dünyanın öbür (bir) ucu: Pek uzak olduğu düşünülen yerler için söylenir.
Dünyaya gelmek: (İnsan) Doğmak.
Dünyaya getirmek: Doğurmak.
Dünyaya gözlerini kapamak: (İnsan) Ölmek.
Dünyaya kazık kakmak (çakmak): Pek uzun ömürlü olmak.
Dünyayı gözü görmemek: Üzüntü, öfke, karamsarlık ve çok mutlu olma gibi durumlarda, başka bir şey düşünememek, ölçülü davranamamak.
Dünyayı toz pembe görmek: Her şeyi güzel ve iyi yönleriyle ele almak.
(Birine) Dünyayı zindan etmek: Çok sıkıntılı bir duruma sokmak.